20 Şubat 2012 Pazartesi

Kırk Yıllık Hüzün











Kar yağsın inceden inceye, sevdiğin gibi
Sızsın içimden sana doğru uzak
Ey benim keskin buyruğum
Ey başımın üstünde duman duman
Sen gözlerini indir, ben dereyim bulutlarını

Şehrinin surlarında kor bir rüya
Bir vakit dayanıyorum suskunluğuna
Elimin ayası acıyor, körlük ağartıyor yüreği
Boydan boya kararıyor kaldırımlar
Senden biliyorum bu kimsesizliği


Kalk ve dinle, işte meydan, bir ürperti
Bu dağ yareni secdelerin, tan vakti
Ardında kimbilir hangi türküdür rüzgâr
Hayır mıdır bu sis, bu kargısı gönlümün
Ve gözlerimdeki bu kırk yıllık hüzün


Dizlerim toprağa bakıyor, sınandığım zarar
El değil, bu bir eski masaldan kalma
Sen olmasan da havada şiir, resmi gelişinin
işte bir adım sonrası, bir sonraki köşe başı, hülya
Alıp gidiyorum, kendimden sonra ne varsa


(Artık dünyanın bütün şehirlerinde yâd türküleri

sıla uyandığın sabahın darağacında)

1 yorum:

  1. gördüklerimizi, yasadiklarimizi, soguktan üsürken, kar yagarken , yagmurlarla islanirken, günesi dogurken ve ayi yildizlari ciplak gözle secerken aklimizdakini yüregimizdekini onlarla harmanlariz ister istemez...ne olursa olsun birilerini hatirlatir cevremizde kendimiz haric olup bitenler... ne ilginctir, ne hostur...

    (bulut)

    YanıtlaSil