30 Nisan 2025 Çarşamba

'Bulmak' Esas Olmasa...


‘Göğsüm daralıyor’ diyor usta fonda, yine baharın yüzü suyu hürmetine protest ruhum örseleniyor. Kendine hangi sonu yakıştırsan diğerinin hatrı kalır, diyorum, balkonumdan göğümdeki bulutlara göz kırparken. Yaşayadurmak… Dilimin yeni pelesengi bu. Yeniden dönebilirmiş gibi mutlansam ve bilmemek kuyusuna daldırsam bakracımı, öğrenmeye iştiyakımı da kör kuyulara gark etsem. Duymasam sesini tizlerin, bağırıp durmasalar kulağımın dibinde cehennemi harlayan hoyratlıklarıyla. Kabasabalık semtini silebilsem yönergemden, tali olsa mümkünse meydana varmayan sokaklarım. 

28 Nisan 2025 Pazartesi

Kör Noktalarımız 2

 Bir münzevînin en büyük bahtsızlığı zihnini susturma konforuna sahip olamayışıdır herhalde. Bazen kesintisiz ve yoğun bir şekilde aynı konuda söyleşiyorum kendimle. Bazen konuk oyuncular da katılıyor bu sohbete tek tük. Zira adı üstünde inziva, kolay kolay yanaştırmıyorsun kıyılarına insan kişisini ki bu aralar başım hoş değil zaten kendileriyle. Yalnız kendime yakıştırdığım bu afili kavramın hakkını ne kadar verebiliyorum, o da meçhul. Velhasıl, köşesine çekilmiş bir Nur evet makûl ve fakat zihninin köşelerinde at koşturan meseleler hiç susmuyor. Kimi zaman daldan dala konuveriyor düşünceler, yoruyor da haliyle. Gündem malûm, gayya kuyusundan seçmece. Birini sustursam peşi sıra bir başka absürtlük yakalıyor yakamı. Vallahi hiç bir cinnet bu kadar yakışmamıştı bir çağa diyorum, yahu yönümü nereye dönsem lâ hâvle çekmekten yoruldum. Her neyse, konumuz bu değil.

13 Aralık 2024 Cuma

Leylâ Mektupları

 "Benim bahçemdeki bütün çiçekler senin için açıyor. Sen yoksan suları bulanık bir nehir gibiyim. İşte sana yemin; seni sevmektir bütün bildiğim, aşkındandır bu gurur içimde."

12 Aralık 2024 Perşembe

Besten hangisi?


 Mütemadiyen uğramaya ahdedeceğimiz "Göğe bakma durakları" edinelim kendimize. Duralım, ama harbiden duralım. Tutup yakasından çıkaralım o sabıkalı nefesi, salıverelim havaya, başı bulutlara ersin. 

Kör noktalarımız 1

 (Hikâyeler ve onların karakter analizlerinizde size tuttuğu sayısız ışık...)

Popüler kültür, başımıza gelen kötülük ve iyilikleri, bünyede var olan arazları "karma" parantezine almayı seviyor. Jenerasyonlar değiştikçe bakış açıları ve yaklaşım şekilleri de çeşitleniyor elbette. Bu olağan ve anlaşılır bir durum. Nasıl tanımladığımıza takılmak yerine, bunu fetişe dönüştürmemeyi öğrenmemiz lâzım geldiğine inananlardanım. Futbolda baş edilemeyen durumlarda ve rakip tehdidi varsa 'topu taca atmak' sık baş vurulan bir harekettir. Çoğu zaman tehlike önemli ölçüde savuşturulur ve yapılan bir hatanın sonucuysa bu eylem, hatayı yapan futbolcu sağlam bir nefes alır. Bizim durumumuz da biraz buna benziyor. Anlamlandıramadığımız, baş edemediğimiz, düzeltmeye gönülsüz olduğumuz durumlarda; öfkemizi ve acziyetimizi havale etme iştiyakımız devreye girer ve el çabukluğuyla dışımızda birilerine fatura çıkarmaya meylederiz. 

29 Kasım 2024 Cuma

Vasat iyidir iyi

 "bana derler ki "Verilenler günahları örter, perdeler." Ben de derim ki "Örtülüp, perdelenecek şeyleri azaltmak daha iyi değil mi?" diyor Şule Gürbüz Coşkuyla Ölmek kitabında. Kavramlar kafama üşüşüyor doğal olarak: Denge, vasat, ifrat, tefrit, riya, takiye, Aldatmak, aldanmak v.s. v.s. Birebir ilintili olanından kıyısından teğet geçene, her birini kesişim kümesinde alt alta veya yan yana sıralıyorum. Akla kara kadar keskin bir ayrışma söz konusu değil elbette, bunu da hayatın süzgecinden geçmiş gözlemlerim ve deneyimlerimle değerlendirebiliyorum artık.