24 Ocak 2013 Perşembe

Yolun Hatrına...

Yanında yürüyen gölgen ve nefesinde taşıdığın yakîn sıcaklık sana bir şeyler anlatmalı. uzun bir yolun yorgunluğuna dayanacak kadar dirençli değil ayaklarımız. Bu yüzden bizi garip bir şekilde buluşturan ve o handa konaklatan mucizenin buruk tadı yanıltmamalı seni. Dinle sesini geçenin, ne fısıldıyor kulaklarına? Hangi susmak fiili eşiklerden bir bir atlayan uykuların müjdecisiydi?


Ey kendim!
Biliyorsun, her durağın bir hikayesi var içinde. Her yeni günde yuvarlanan hecelerin bir anlamı. Belki savaşmamalısın şimdi; yolun hatrına, yolculuğun hatrına... Bak altından coşkun ırmaklar akan bir cennet düşü değil hayat nihayet. Sarp kayalıklardan sızan yağmur sularının yoldaşlığına küstahlığınla başlıyor bozgun. Sabahın ilk saatlerinde içine çektiğin yağmur kokusu, sonrasında pırıl pırıl bir güneş ve hala kalbinde kalbinle mutmain olan...

Bir huzur borçlusun yola, bu yüzden mehtabın bağrında dinlenmelisin. Bırak akşam gelsin,koy ver güneş saklansın koynuna gecenin, ufukta yaklaşanı bir nimet gibi sarıp sarmala. Bir tek kelimesine sarsılırken dünya, hazır haberci kuşlar yola revan olmamışken, bir pusulaya sar kalbini. Öyle mutmain, öyle dingin,öyle derin gülümse ki; yol hep bilsin kendinden geçeni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder