27 Nisan 2009 Pazartesi

İsmet Özel'e Açık ve Net Mektup

(İlk ve son serzeniş olsun diye, öylesine…)

Bunu bize neden yapıyorsunuz?
Aptalca serzenişler deyin, algıda sürüngenlerdensiniz deyin, çemberin dışında kalan mutsuz çoğunluktansınız deyin...
Ne derseniz deyin ki kalbimde bir köşede yer bulsun kendine aymazlığım. Rahat bir nefes alayım, yok canımlarla dimağımı tokatlamaktan vazgeçeyim nihayet; solayım, kuruyayım, hafızamın çarkını havaya uçurayım, durayım,düşüneyim, eskisi gibi çökeyim olduğum yere. Yeter ki bana Erbain'in dehlizlerinden bir haber uçurun.


Tökezlediğimde elimden tutup acizliğimi öfkeyle yüzüme vuran,
ruhum zayıf düştüğünde her vurgundan, direnmenin asaletiyle sarıp sarmalayan,
eskimemiş merhabalarla saatleri geriye sayan,
yılmadan aynı hatada durup yeniden zafer naraları attıran,
kudurduğumda sığındığım liman,
durulduğumda kıyısında ağladığım,
dostum,
sırdaşım,
lime lime sayfalarında yaşanmışlığım,
ukdelerimin dibe vurmuşluğu,
tek ayak üstünde yalanlarımın ifşası,
karalanışım,
kirli sevdam,
sevdama uygun bir izdiham,
vurgunun ayarsız kanadında uçuşum,
en çok direncim,umudum,serzenişim...
Erbain...

Sonra "Sende biraz fingirde…"
Sonra... Öyle işte…

Sığ mıdır bakışım yıllar sonra içimde kanayan bir yarayı kanırttıkça siz?
Anlamazın biri miyim?-Neticede kadınım işte-
Eksik miyim? Zaman içinde eksilmiş miyim?
Söyleyin
Niye acıyor içim
son şiirlerinizi didikledikçe...
Birileri “o durur sen ona doğru akarsın” dese de
Onarmıyor hiçbir sözcük yüreğimden alıp götürdüğünüzü
Hesabını sormaya cesaretim de yok
Mecalim de.

Anlaşılır basit bir cümle yeter oysa aklımdaki bütün şiirlere sünger çekmeye
Bir tek dizenin dizininde cana uçurum olmuşken ben
Kararmışken hazır gözlerim biraz da sulu sepken
Uğursuz bir yitiriş değilse bu akla ziyan şaşkınlığım, yenilerine çarparken kelimelerinizin
Yüz geri ediliyorum en kötüsü
Merdiven dayadığım Erbain’den de öteye
Sahi
Neden?...Neden yapıyorsunuz bunu bize?

25 yorum:

  1. Burası ağır abimize adanmış, ne yazsak tahfife kaçar. Fazla gölge yapmamak icâb eder.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vazife îfa eder gibi değil efendim, kapının tokmağına vur-kaç olmaz:)

      Sil
    2. Elimiz de taşa yatkın. Doğum yeri Filistin mi?

      Sil
    3. Gönül yeri Filistin, taş demirbaş:)

      Sil
  2. 'Taşları Yemek Yasak' ama, unutmamalı bu kuralı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Taşı yiyen düşünnsün onu da, benim işim yerini bulması:)

      Sil
    2. yok yok, maşaallah elinizin de, dilinizin de ayarı yerinde:)

      Sil
  3. “Yeni yazı gelmeyince mevcut yazının yorum sayısı hâliyle artmaya devam ediyor. Talebe bağlı olarak yorumsuz kalmış yazıların yorum kısmında da devam edilebilir.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de ‘sabitle’ butonu ekleseymiş ya google hazretleri, yormasaymış bizi copy-paste ile.

      Sil
  4. herkes en iyi bildiği şeyi yapmaktan yorulunca...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan yorulur; anlam yüklemeye çabalamaktan ve hep bir başka ihtimalin duvarına toslamaktan. İnsandır, yorulur; kayıt düşe düşe eksildiğinin farkına varmaktan, dünyanın arsızca dönüşüne aldırmazlık edememekten...

      Sil
  5. Dünya arsızca dönmüyor. Kendi arsızlığımızı dünyaya yüklüyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünya arsız olmasa hiç bunca arsızlığımıza rağmen dönmeye devam eder mi?

      Sil
  6. Bizim başımız dönüyor olmasın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mümkün… Her şekilde ‘dön baba dönelim’ mecburiyeti…

      Sil
  7. Şarkıcı 'arsız yaptı dünya beni' dedi diye mi dünyayadır hıncımız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yapalım aynalara küsmüşüz, dünyaya bakıp kendimizi sıyırıyoruz karanlığımızdan. Nasılsa her türlü cefaya göğüs gerecek kadar geniştir yüreği meretin.

      Sil
  8. Biz de serzenişimizi bir 'serzeniş yazısı'nın altına yapalım:'Bunu neden yapıyorsunuz?'...!!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Naz makamı değil durduğumuz yer. Kastî bir şey yok. İçimden yazmak gelmiyor; söylenmemiş bir cümle, kaydı düşülmemiş bir ân ve hatta arşınlanmamış bir yol bile. ‘Trum trum makinalaşmak istiyorum’dan mülhem, ümmîleşmek arzum var fena halde. Ne ortasından ne başından o kitaba dair ne varsa rafta dursun; gündelik yaşayayım, derdin takipçisi olmaktan vaz geçip sıyrılayım karmaşık düşüncelerden. Yazmak ödedikçe katlanan bir borç gibi, hayata sığmanıza da izin vermiyor, sığınmanıza da bir gölgeliğe. Şu anda ne yapıyorsunuz? diyorsunuz biliyorum. Cevap hakkımı kullanıyorum sadece. Ve elbette gizem sevecek yaşı da bilinci de geçtim. Sohbetine ve kelimelerine talip olduğunuz insana gösterebileceğiniz birincil özen, kendinizi tanıtmanızdır. Sanal dünyanın kanatlarına sığınmaktan vaz geçmelisiniz. Bu kadar mı sansasyonel bir sonucu var bunun diye de düşünmüyor değilim. ‘Anonim’ sıfatı hiç yakışmıyor muhatabıma. Siz bunu neden yapıyorsunuz?!!

      Sil
  9. Belki muhatabınız dünyada hiç bilinmemeyi, hep anonim kalmayı, 'var'la 'yok' arası muhayyel o ince çizgide olmayı, hayatın kendisi yerine gölgesine sığınmayı şiar edinmiştir. Bu, kelâm ehlinden hikmet dilenmeye mâni midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki… Hikmeti kendine yâr olmayan bu yazar da kelimelerine es payı vermeyi talep ediyor o hâlde. İçine sığmayacak olursa belki bir gün salıverir zembereğinden kim bilir?

      Sil
  10. Pekâla, anlamsız görünen ısrar ve serzenişlerime nokta koyuyorum o vakit. Allah'a emanet olunuz.

    YanıtlaSil
  11. Saat 2:19... Gecenin yarısı eder mi? Yazılarınızın benzerlerini (ya da aslını mı desem) bir edebiyat dergisinde görünce hamd etmiştim, sahibi hâlâ bu dünyadan umudunu kesmemiş diye.. Görünen o ki, İsmet Bey'in ifadesiyle, en azından 'delirmek hakkını elde bulundurmak' için her sabah balkona çıkıp göğe bakabilmek hürriyeti henüz elinizden uçup gitmemiş.. Şükredecek ne kadar çok şey var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şükredecek şeyler çoğalıyor evet, bakmayı unutsak dahi, hâlâ bizden esirgenmeyen bir gökyüzü var, şükür. Benzerleri ve bazen asılları bir şekilde matbuya dahil oldular. Yeniden hayata notlar düşmek bahanesi elde, klavye yüzünü çevirmediği sürece. Hayat kadar kısa ama belki sadre şifa birkaç cümle…

      Sil