Evlerimiz birbirinin gözlerinde hizaya sokuyor kendini. Balkonlarımızdaki hanımellerinin usturubu ta sokağın ucundan sadakat kokuyor. Sanki bin yıldır bitmemiş bir hikayenin dil perisi yazıyor yeniden ve hep yeniden hikayeleri…
Ben ne güz diyorum ne yaz yağmurlarında eğliyorum kelimelerimi kayıtsız. Ne uzak ne yakınım mevsimlerin birbirine fütursuzca değdiği o yalan sabahlara. Gün yeni fakat kendine her defasında yeniden doğma süsü vermesi koca bir yalan. Oysa sokağımın sesi içimin gümbürtülerini bastırıyor. Taze süt kokusu yatağımın en uzak köşesinden bir anıyı yakalıyor. Daldığım uyku bir uyanıklık sanrısı. Aslında biliyorum her gün olduğu gibi bugün de,
nedense hiç şaşmayan bir kararlılıkla “e” si uzatılan o sinir bozucu çağrıyla koşacağım pencereye ve basacağım…